Bu ülkenin insanlarının çilesi bitmek bilmiyor.

Para genellikle soysuzda, hırsızda, ülkenin vatanseverlerinde değil...
Mevki, makam derseniz o da aynı. Adı Türkiye olan bu ülkede Türk olmak adeta üvey evlatlıkla eşdeğer.
Alnını terleterek geçimini sürdürmeye çalışan vatan çocuklarının çoğu aç.

Hatırlıyorum; 3'lü koalisyon hükümeti zamanında bir kriz yaşanmıştı ve esnafın biri Başbakanlık'ta yazar kasa fırlatmıştı. Ortalık yıkılmıştı. Nitekim o kriz sonrası tedbirler alınmasına karşın Devlet Bahçeli sayesinde erken gidilen seçimde iktidarı oluşturan partiler barajı aşamayarak TBMM dışında kalmıştı. Bütün bunlar Ak Parti'ye yaramıştı.

2002 - 2018 arası 16 yıl eder. Ak Parti tek başına iktidarda. Bu dönemde çok badireler atlattık, çok rezillikler gördük. 

Hendek savaşları denen olaya varan süreçte yaşananlar mesela...

15 Temmuz'daki FETÖ darbe girişimi mesela...

Bir ara Türk olmak suç sayılacaktı neredeyse.

Ekonomik yolsuzluk iddialarına hiç girmiyorum.

Şimdi de ekonomik kriz, dolar krizi başımızda bela. Üretmeyen tüketen bir ülke haline getirilen ülkemin vatandaşları ağır bedel ödüyor. 

Geçenlerde sosyal medyada paylaşmışlar; 2009'da 200 lira ile 131 dolar alınabiliyorken şu anda sadece 38 dolara tekabül ediyor. Böyle bir sistem nasıl olur insanın aklı almıyor. Adamın parası artacak ben fakirleşeceğim...

Ülkenin fabrikalarını, karlı kuruluşlarını haraç mezat sata sata satacak şeyimiz de kalmadı. 

Yaz günü 7 liraya domates, 5 liraya soğan, 6 liraya patates yedirdiler bu memleketin evlatlarına. 

Olmayacak şeylere çalıştırılan kafalar bir türlü üretime kanalize edilemiyor.

En basit örnek; bu ülkenin bir otomobili yok. Elin Almanı, Amerikalısı, Fransızı yapıp satıyor. Milyonlarca araç onların üretimi ama bizim yollarda. Satmakla kalmıyorlar, adeta alanları ölene kadar haraca bağlıyorlar çünkü peşinden de yedek parça satışları geliyor. 

Allah aşkına böyle bir ülkenin büyük ülke iddiası ne kadar inandırıcı olur?

İsrafın önüne geçemeyen, tasarruf edemeyen, üretmeyen bir ülke nasıl ayakta kalır?

Ben bu ülkenin bir ferdi olarak düzlüğe çıkılacaksa, yanlışlar düzeltilecekse çektiğim onca derdi, sıkıntıyı göğüslemeye her zaman hazırım. Sonu iyi bittiği takdirde "helal olsun, acı çektim ama önemli değil" derim. Ama aksi vaziyette "haram olsun" demekten imtina etmeyeceğim. Bu toprakların çocuklarından farklı bir davranış da beklenemez. Her zaman her şartta Türkiye ve insanlarımızın yanındayız. Kendi evladımıza yeri gelir saydırırız ama ele güne karşı daima onun yanında oluruz.

Devletin koltuklarında oturup kararlar alan ahalinin sorumluluğu en üst düzeyde hissederek bunu yapmalarını, yetimin, garip gurabanın hakkını kuruşuna kadar iyi hesap ederek kullanmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.

Sevgiyle kalın...