Batı’daki İslam karşıtlığı, düşmanlığı tartışmasında, tarihi açıdan Müslümanların Endülüs’ü fethiyle başlayan bir süreç önümüze çıkıyor.

"İslamofobi" denilen olayın geçmişi derin. Müslümanlara karşı önyargılarda Orta Çağ Hristiyan dünyasının yazılarında da şiddeti görmek mümkün. Özellikle Haçlı Seferleri’ni başlatma amacında olanlar Müslümanlar aleyhinde dikkat çekici kavramlar kullanmışlar. Avrupa’da yakın tarihte İslam karşıtlığını artıran bir dizi olay yaşandı. İran’daki İslam devrimi, Berlin duvarının yıkılması, Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabı (çıkış yeri İngiltere’dir, anlamlıdır), Humeyni’nin Rüşdi için ölüm fetvası vermesi, Amerika’da ikiz kulelerin vurulması…

Bu olaylar İslam dünyasında tepki doğurunca bunun karşı tarafı etkilemesi de kaçınılmazdı. Batı, Müslümanların ifade hürriyetine karşı tahammülsüz olduğunu düşünmeye başladı. 1993 önemli bir kavşak. Çünkü Samuel Huntington ‘Medeniyetler Çatışması’ tezini ortaya attı. Ortaya çıkan tabloda NATO coğrafyasında ‘yeni düşman’ olarak İslamiyet hedefe konuldu. Tabi buna direk olarak İslamiyet demediler. "Radikal İslam, radikalizm, İslami terör" gibi kılıflar uydurdular. Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı olan yıllarda unutulan, dost olarak görülen Müslümanlar, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte hatırlanır oldu. Ama bu kez düşman olarak… NATO coğrafyası kamuoylarında yaratmak istediği İslam imajı ekseninde uzun yol aldı.

Endüstri yaptılar

Başlatılmak istendi, yani kurgulandı, proje haline getirildi. İslamofobi günümüzde bir endüstriye dönüştü. Bugün Amerika’da İslamofobik faaliyetlere yılda 200 milyon doların üzerinde bir kaynak aktarılıyor. Gelişmiş Batı ülkelerinde, Avrupa’da Müslümanlar çeşitli saldırılara uğramanın yanında, ikinci sınıf vatandaş muamelesiyle karşı karşıya. Ötekileştirme çabaları dikkat çekici. Eğitimden, iş bulmaya varıncaya kadar zorluklarla baş başa. Mesela yapılan araştırmalarda Avrupa’da isminiz bir Müslüman ismi ise (Muhammet, Hasan, Hüseyin) iş bulmanız bir Avrupalıya göre 4-5 kat daha zor.

Saldırıların bilançosu

Almanya’da 46 tane, Fransa’da 6, İsveç’te 2 camiye saldırı olmuş. İngiltere’de 1, ABD’de 17 cami saldırısı olmuş. Avusturya’da 6, İsviçre’de 2, Hollanda’da 6, Danimarka’da 1 saldırı. Toplam 98 camiye saldırı olmuş. 146 tane ferdî saldırı var. Cami saldırıları genellikle domuz kafasının konulması, kundaklama girişimleri veya camilerin duvarlarına ırkçı söylemlerin, gamalı haç çizilmesi gibi hadiseler…

Diğer saldırılarda genellikle hakaret, tehdit mektubu veya başörtüsünden dolayı…

Bunlarla ilgili çok enteresan hadiseler var. Müslümanlar aleyhine ilanlar, broşürler yayımlama, kamusal alanda Müslümanların karşılaştığı fiilî kısıtlamalar, "Müslüman olduğunuzdan dolayı sizi almıyoruz" diye açıkça söylemler. Kıyafetlere yönelik tacizler…

2015 yılının sonlarında Belçika’da bir Katolik Kolej, kız öğrencilerinin etekleri dizlerinin altında, dizlerinden aşağıya geliyor diye 30 kız öğrenciyi okuldan uzaklaştırdı. Cami saldırıları ile ferde saldırılar arasında ülkelerde farklılıklar var. Mesela Almanya’da, Hollanda’da yani bizim daha çok olduğumuz ülkelerde camilere saldırı diğer saldırılara nispeten daha fazla ama Fransızların bulunduğu yani Fransızca konuşulan ülkelerde (daha ziyade Araplar var, Mağripli, Cezayir, Tunus ve Faslı) fertlere saldırı daha fazla.

Korkunun temelinde ne var?

Batı, İslamiyetin modern dünyaya uygun bir din olmadığını düşünüyor. Ülkelerinde sayısı hızla artan Müslüman nüfustan ürküyor. Avrupa’da toplam nüfusun yüzde 10’u Müslüman olan ülke var. Böyle giderse yakın bir gelecekte Müslüman nüfusun çoğunluk haline geleceğini öngörüyor. Ve diğer nedenlerle birlikte Müslümanları kendi kafalarındakine göre ‘adam etme’ gibi bir yanlışın içine sürükleniyor.

Hukuktan ayrılmadan

NATO coğrafyası, medyanın da desteği ile yeni bir Müslüman imajı icat etmede başarılı oldu. Avrupa hukukunda "ayrımcılık, ırkçılık ve nefret" çok ciddi suçlar olmasına karşın "Vandalizm" basit ve sıradan bir suç. Vandalizm’den dolayı hapis cezası alan yok gibi. Lakin ırkçı, ayrımcı ve nefret suçu işleyenlerin ağır cezası var. Müslümanlara karşı saldırılar nefret suçu kapsamına giriyor. 2015’den beri Almanya’da ‘İslam karşıtlığı’ diye bir suç istatistiklerde oluştu. Antisemitizm gibi İslam düşmanlığını da aynı kategoride bir suç olarak NATO coğrafyasına yaymamız halinde Müslümanlara karşı yapılan saldırıları caydırma şansımız bulunuyor. Bunun için yoğun bir mücadele gerekiyor.

Kavga ederek sadece Batı’da planlı olarak yaratılan İslamafobi’nin yayılmasına katkıda bulunuruz...

ÖSYM için bir iki laf etmezsem olmayacak

Mağdur öğrencilerin ne halde olduklarını tahmin etmek zor değil. Öğrencilerin bir kusuru olmamasına karşın faturayı ödeyen taraf kendileri. Ortada ciddi bir tezat ve haksızlık var. Hani hiç olmazsa, bu denli büyük bir skandala, yanlışa imza atan ÖSYM yönetimi de biraz fatura ödese olmaz mı? Onlar bunu kendi istekleriyle yapmazlar biliyoruz. Hükümet yetkilileri bir el atsa iyi olmaz mı?

Madem yanlışlar doğruyu götürüyor, yanlış yapanı da götürsün…