Çubuk'ta şehit cenazesinde yaşanan ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun canını zor kurtardığı vahim olay doğal olarak sorumluluk bilinci taşıyan herkesi derinden yaraladı.

Bir şehit cenazesinde böylesine talihsiz bir olayın vuku bulması hepimizin başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemizi ve 'bize ne oldu?' diye sorgulamımızı gerekli kılıyor.

Şehitlerimiz ne Erdoğan ne de Kılıçdaroğlu için canlarını feda ediyor. O kahramanlar vatan için şehadet şerbetini içiyor. 

Çubuk faciasından sonra sosyal medyada hoşuma giden bir not gördüm. Emekli bir askerin duygularını ifade eden satırlar gerçekten ibret alınacak cinstendi.

Dilerseniz hep birlikte o satırlara dikkatlice bakalım:

***

"Biz, Hakkari'de çalıştık, Diyarbakır'da çalıştık, 
Mardin'de, Şırnak da çalıştık, 
Sur'da Nusaybin'de ayak izlerimiz var, 
Şehitlerimiz de oldu, Gazilerimiz de..  
Ev arkadaşım aleviydi, timimin yarısı kürt kökenliydi, 
En samimi arkadaşlarım ülkücüydü, Mustafa Kemalin Askeri olan da vardı, Erdoğan sevdalısı olan da, 
Üç aylar boyunca oruç tutanı da gördüm hiç oruç tutmayanı da. 
Beş vakit namaz kılan da vardı, 
hiç kılmayan da. 

Ama bütün çatışmalarda en önde olurduk, dağda kimse siyaset konuşmazdı, yaşamın merkezi siyaset değil Vatan dı. 
Önceliklerimiz Millet di, Bayrak dı. 
Hepimizin düşmanı aynıydı. 
Yan yana döğüşüp yan yana vurulduk. 
Ama siyasiler cenazemizde bile yan yana duramadı. 

Kimse sizin için ölmüyor, 
hiç bir polis hiç birinizi Vatanından daha çok sevmiyor. 

Hiç bir asker hiç birinizi Bayrağindan daha çok sevmiyor.  
Hesaplaşmanızı gidin meclisde yapın

Siz adam olmadığınız için bizim evlatlarımız ölüyor, 
siz işinizi yapmadığınız için şehit haberleri geliyor. 
Emin olun hiç bir Şehit hiç bir siyasetçiye hakkını helal etmiyor. 
Mümkünse hiç biriniz gitmeyin cenazelere ya da kol kola gidin ki belki Vatan sağ olur..."

***

Bu çarpıcı ifadelere ekleme yapmaya gerek yok. Umarım bundan sonra aynı manzaraya tanıklık etmeyiz...