Size sonunda kocaman ünlem olan bir ‘Gözünüz aydın’ diyorum.

Başkanlık sistemi karaya oturdu. Alttan alta yeniden sistem değişikliği tartışılıyor. Yarı başkanlık sistemi diyen de var kusurları giderilmiş parlamenter sistem isteyen de. Hangisinde karar kılınacak önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Halbuki başkanlık sistemi Özal’dan Demirel’den beri bazı liderlerimizin rüyasıydı. Mesut Yılmaz’ın hakkını teslim etmek lazım. Çünkü o hiç Başkanlık Sistemi heveslisi olmadı. Çok zorladıklarında sadece “Yarı başkanlık Sistemi olabilir” dedi.

15 temmuz fetö kalkışmasının ardından Devlet Bahçeli’nin işaretiyle harekete geçilmiş ve hazırlanan 18 maddelik anayasa değişikliği mecliste kabul edilmişti. 16 Nisan 2017 deki referandumda çıkan yüzde 51.4 evet yüzde 48.6 hayır oyu ile de resmen gerçek olmuştu.

2017 - 2020… Kaç sene geçti ki… 3 yıl dolmadı bile.

Bugün geldiğimiz noktada manzara şu:

Hükümette, devlette, millette tıkandı.

Halbuki Başkanlık sistemiyle bütün dertlerimiz çözülecekti. Dertlerimiz çözülmedi ama biz çözüldük maalesef.

Başkanlık Sistemi’ne geçişin işaret fişeğini Devlet Bahçeli ateşlemişti dedik..

Parlamenter sisteme dönüleceğinin işaret fişeğini de eski milletvekili Emin Şirin attı. Şirin’in attığı fişek bir duyum. Çünkü onun elinde sistemi değiştirecek bir güç yok.

HDP’nin 16 Nisan 2017 referandumundan hemen sonra referandumun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bir başvuru vardı. Emin Bey’in iddiasına göre Anayasa mahkemesi HDP’nin başvurusunu görüşüp kabul edecek. Yani 2017 referandumunu iptal edecek. Doğal olarak otomotikman eskisi gibi parlamenter sisteme dönülecek.

Emin Şirin gibi öngörüde bulunan başkaları da var. Onlardan biri de Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu. Ersin Hoca’nın öngörüsü ise yarı başkanlık. Formül olarak da referandumu sunuyor. Diğer formülü ise işin Meclis’te halledilmesi. Yarı Başkanlık Sistemi ile parlamenter sistem arasındaki en önemli fark parlamenter sistemde cumhurbaşkanını Meclis’in, diğerinde ise halkın seçmesi. Yarı Başkanlık Sistemi aslında, General De Gaulle Fransa’nın özel şartlarına göre uyarladığı bir sistem olarak da bilinir.

Yakında yönteminin nasıl olacağının kokusu çıkar.

25 senedir Ankara da gazetecilik yapan biri olarak şu gözlemimi aktarabilirim.

Şu an için kamuoyunu alıştırma, ısındırma sürecine girildi.

1980 darbesinden sonra Türkiye’nin gündemine sokulan Başkanlık Sistemi tartışmaları hedefin gerçekleşmesiyle sonuçlandı ama kimse bugünkü gibi beter sonuçlar doğuracağını öngörmedi diyebilir miyiz?

Bu sorunun yanıtı Hayır.

Çünkü, eski Başbakan Mesut Yılmaz; başkanlık sisteminin güçlü demokratik geleneklerin olduğu ülkelerde başarıya ulaşabileceğini, demokratik geleneklerin Türkiye’de başkanlık rejimini başarılı kılmaya yetecek ölçüde gelişmediğini savunmuştu.

DSP Lideri Bülent Ecevit ise başkanlık sisteminin çok az ülkede demokrasiyle bağdaştığını söyleyerek karşı çıkmıştı.

ANAP'lı eski Bakan Yaşar Okuyan; altyapısı hazır olmayan başkanlık sisteminin diktatörlüğü getireceğini iddia etmişti.

DYP’li Ahmet İyimaya da Demirel’in başlattığı sistem tartışması sırasında, bunalımdan çıkışın yolunun başkanlık sistemi gibi gösterilmeye başlandığını, bunun bilinmezlerle dolu maceralı bir yolculuk olacağını ifade etmişti. Daha sonra Ak Parti’den milletvekilliği yapan İyimaya, sadece ABD’de işleyebilen başkanlık sisteminin ABD’nin koşullarıyla Türkiye’nin dinamiklerinin karşılaştırıldığında totaliter bir yapıya dönüşebileceğini, başkanın despotlaşabileceğini belirtmiştir.

Gerçekte bütün sistemlerin temelinde insan faktörü yatar. İnsan kaliteniz yüksekse sistemlerin önemi yoktur. O kaliteli insanlar her sistemde iş yapmasını bilirler. Bugün Türkiye’de maalesef sistem sorunundan önce insan sorununun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Başkanlık Sistemi tartışmaları sırasında “Türkiye 82 milyon. Bir kişinin iki dudağına hapsedilmeyecek kadar büyük” demiştim. Hepsinden önemlisi demokratik yapıdan yoksun siyasi figürlerle demokrasi oyununun oynanamayacağını savunanlardanım.

Bugün yanılmadığımı görüyorum.

Demokrasi, hukuk, ekonomi, dış politika… İstikrar getireceği hararetle savunulan başkanlık sistemi bütün bu alanlarda duvara toslamamıza sebep oldu.

Sistemi değiştirelim ama kafaları değiştirmeden iflah olmayız.