Bayram günü bir olay vardı ki, beni derinden yaraladı. Belediye otobüsünün şoförü, çarşı iznine çıkan bir grup askeri, "biletleri yok" diye araca bindirmiyordu…

“Hani başımdan aşağı kaynar su döküldü” diye şaşkınlığınızı, öfkenizi anlatmaya çalışısınız ya…

İşte ben de bu haberi duyduğumda o ruh haline büründüm.

Eğer bir devlet kurumunun şoförü, Mehmetçiği bilet bahanesiyle otobüsten indiriyorsa o kafadan memlekete fayda gelmez. O şoförün kafası hastalıklıdır. Bilinçaltında “asker düşmanlığı” vardır. Asker düşmanlığının ise devlet düşmanlığından farkı yoktur.

Bu olay medyada yankı buldu. Aradan geçen sürede o şoförle ilgili bir yaptırım kararı alındığını ben duymadım.

Oysa yapılması gereken anında o otobüs şoförü hakkında soruşturma başlatmak ve açığa almak olmalıydı.

Sıcak yataklarda, huzur içinde uyumamızı askere, polise, istihbaratçılara yani güvenlik güçlerine borçluyuz. Böylesine önemli bir vazifeyi icra eden aslan parçalarına saygısızlık yapmak kimsenin haddine değil.

O Belediye Başkanı kendini biliyor. Peki, gereğini yapmak için ne bekliyor?

Akşener ve 4 Büyükşehir Belediye Başkanı

Ak Parti’de işler yolunda değil. Erdoğan bu durumu “metal yorgunluğu” ifadesiyle açığa vurdu. Erdoğan’ın “metal yorgunluğunu” tespit etmesi önemli bir husus. Lakin asıl önemsenmesi gereken ise kadroları değiştirerek bu zaafın önüne geçme çabası. Bu aşamada ortaya çıkan ise, kişilerin değişmesiyle çöküşün önlenilebileceğine inanılması realitesi. Baş aynı kaldıktan sonra, ayakların değişmesi çok anlam ifade eder mi? Bu sorunun yanıtı açıklayıcı olabilir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “metal yorgunluğu” açıklamasını duyduktan sonra, “Metal yorgunluğu demek, artık o metalin kullanılamaz hale gelmesi demektir. Eğer o metal değiştirilmezse, zihniyet değiştirilmezse, zihinlerdeki metal yorgunluğu giderilmezse, sadece kadrolarda yapılan birtakım değişiklikler ile çözülmez” demişti. Kanımca Karamollaoğlu haksız değil, ciddiye alınması gereken bir yorumda bulunmuş.

İktidardaki bu travma, “siyaset tarlasının yeniden sürüleceği” görüşünü destekliyor. Bu esnada dikkat çeken de Meral Akşener ve kuracağı parti. Siyaseti bilenler Akşener’in iyi bir rüzgar yakaladığını kabul ediyorlar. O’nun hareketi sadece Ak Parti’yi değil, CHP ve MHP’yi de korkutuyor, rahatsız ediyor. Çünkü yıllardır iktidarla baş edemeyen bir muhalefet profili karşımızda duruyor. Doğal olarak iktidarla, Erdoğan’la baş edebilecek bir aday olasılığı merak uyandırıyor.

Akşener’in ekibine katılmak için her kesimden ciddi talepler geldiğini kendisine yakın isimlerden duyuyorum. Dikkatli hareket ettiklerini de…

Mesela, 4 Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Meral Akşener’in kuracağı partiye katılacağına dönük ciddi haberler aldım. Bunlara bazı milletvekillerini de ekleyebilirsiniz.

Türk siyasetinde 1980 ihtilali sonrasında ANAP, 2002’de Ak Parti, kurulduktan çok kısa bir süre sonra iktidara geldi. Ne yapıldıysa iktidar yürüyüşleri önlenemedi. Akşener’in oluşumunda da benzer bir hava var. Akşener cesur bir politikacı. Kavgadan çekinecek bir yapısı yok. İktidardan gelecek saldırılar ve olması muhtemel bel altı vuruşların O’nu daha da güçlendireceği değerlendirmeleri yaygın.

“Meral Hanım hem iktidarın hem de muhalefetin uykularını kaçırıyor” dersek yanılmayız.

Bundan sonraki muhtemel bir başarısızlığın vebali sadece kendisine ait olur…