Geçen yazıda Ahmet Davutoğlu için kullandığım 'palavracı' nitelemesine bir itiraz geldi, onu aktarmak isterim.

GP Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün aradı ve "Ahmet Hoca yalan söylemez" dedi. Selçuk Özdağ'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la telefon görüşmesini anlatırken "Geçmiş olsun demedi" şeklinde ifade kullanması üzerine Davutoğlu'nun da bu yönde açıklama yaptığını söyledi.

Aynı Özdağ benim izlediğim televizyon programındaysa Erdoğan'ın "Üzüldüm, geçmiş olsun" dediğini aktardı.

Hal böyle olunca 'palavracı" yakıştırmamı Davutoğlu'ndan çekip Özdağ'a yapıştırdığımı bilmenizi isterim...

***

Şimdi asıl mevzuya girebiliriz...

Korona kısıtlamaları yüzünden özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde ciddi sıkıntı oluştu. İşyerleri kapalı olduğu için çoğu esnaf batmanın eşiğinde, pek çoğu da kepenk indirdi. 

Mersin’de son kısıtlama kararları sonrası kapanan işletme sayısı 10 bini aştı. MESOB Başkanı Talat Dinçer, kentte kısıtlama nedeniyle 8 bin 500 esnafın işletmelerini fiilen kapattığını, iş yapamayan yaklaşık bin 500 esnafın da işletmelerine kilit vurduğunu bildirdi.

Kafe ve restoranların kapatılmasıyla gelirsiz kalan milyonlar ne yapacağını kara kara düşünüyor. Denizli’nin Merkezefendi ilçesinde waffle dükkanı işleten İskender Mutluoğulları canının yandığını şöyle ifade etmiş:

"Restoran, kafe ve barların kapandığı ve çalışanlarının işsiz olduğunu belirterek, kapsamsız kısıtlama kararını eleştirdi. Mutluoğulları, "Binlerce fabrika işçisi dip dibe çalışırken, koronavirüslü işçi sayısı yüzde 30’ları geçmişken, virüsü sanki sadece biz yayıyoruz, bizi cezalandırıyorlar. Biz günah keçisi miyiz? Virüs sadece sabah erken saatlerde ve gece mi yayılıyor? Yoksa sadece fabrikalar çalışsın ve patronlar kazansın diye mi böyle uygulamalar yapılıyor. En az üç hafta karantina uygulansın. Yeter böyle yıl boyunca çektiğimiz. Üç hafta her gün makarna yesek bile ölmeyiz. Ama böyle her gün ölüyoruz Madem yasak konulacak fabrikalar dahil her yerde karantina uygulanmalı."

Kısaca, derdin dağları sardığının göstergesi...

Peki esnaf, çiftçi, kafe, restoran vs. batıyor diyen siyasetçiler ne yapıyor? 

Maaşlarını, harcırahlarını tıkır tıkır almayı bıraktı mı?

Tabiki 'hayır...'

Onlar her ay maaşları cebe koyuyor.

Peki madem ortada derin bir kriz var, biraz da siyasetçilerin fedakarlık yapmaları gerekmez mi?

Bana sorarsanız 'gerekir' derim.

Meclis'e vekillerin bu salgın döneminde ne kadar maaş ve harcırah aldıklarına yönelik soru sormadım. Onu bu yazıyı okuduktan sonra muhabir arkadaşlardan bekliyorum.

Ama bahsettiğim konu İngiltere'de tartışılıyor. "İngiltere'de koronavirüs ksıtlamaları sırasında evden çalışan milletvekilleri, vergi mükelleflerine gaz ve elektriği karşılamak için büyük faturalarla yüzsüzce tokat atarken, nüfusun çoğu Covid öncesi maaş çekleriyle ya da daha azıyla geçinmek zorunda kaldı" deniyor.

Kısıtlamaların yol açtığı seyahat maliyetlerindeki bariz düşüşe rağmen, milletvekilleri geçen yıl harcamalarda 2019'a göre yüzde 11 daha fazla talepte bulunmuşlar. 

Isınma ve elektrik taleplerindeki artış nedeniyle vergi mükellefinin faturası bir önceki yıla göre şişmiş.Sunday Times gazetesinin haberine göre, milletvekilleri Nisan ayı için ısıtma ve elektrik için 48.723 sterlin ödedi. 2019'da milletvekilleri harcamalarda 8,2 milyon sterlin talep etti.

***

Milleti düşündüklerini söyleyen vekillerimiz, sevgili siyasetçilerimiz hadi bakalım! Biraz da siz fedakarlık yapın da görelim. Vaadlerde mangalda kül bırakmıyorsunuz ama bu konu anlaşılan hiç aklınıza gelmiyor! 

Biriniz neden çıkıp, "benden alın sıkıntıdaki esnafa, çiftçiye verin" diyemiyor?