Varlık Fonu'nda yönetim değişti. Başkanlığa Tayyip Erdoğan geldi. Kimsenin aklına getirmeyeceği bir uygulama daha gerçek oldu. 

Doğal olarak tepkiler de çığ gibi yöneldi. Eleştirilerin yanı sıra endişelerini dile getirenler de vardı. Onlardan biri de Erdoğan'ın hemşehrisi Prof. Dr. Emin Gürses'di. Gürses, "Acaba Türkiyenin stratejik değerlerinin içinde olduğu fon ipotek mi gösterilecek? Umarım bunu yapmazlar" dedi.

CHP'li Akif Hamzaçebi ise atamayı anayasaya aykırı buldu. Hamzaçebi, "Bir kararname ile Cumhurbaşkanı Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Bunun anlamı Cumhurbaşkanı ticaret yapacak ve Varlık Fonunun milyarlarca dolarlık işlemi denetim dışı kalacaktır. Cumhurbaşkanının şirket yönetim kurulu başkanı olması Anayasaya aykırıdır. Varlık Fonu Kanunu Madde 6’ya göre Fon Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen 3 merkezî denetim elemanı tarafından denetlenir. Denetim elemanı Fonun hatalı gördüğü bir işlemi dolayısıyla Cumhurbaşkanı'na soru sorabilir mi? Bu kararname derhal iptal edilmelidir" diye özetledi düşüncesini.

Benim merak ettiğim basit şey ise şu: 

"Türkiye de Varlık Fonu'nun başına getirilecek hiç mi kimse bulunamadı?"

Diğer ateşli gündemimiz faiz kararı. Erdoğan uzun süredir direniyordu. Ama bakıldı ki olmuyor, Merkez Bankası aracılığı ile yüklü bir faiz artırımı yapıldı. Karar sonrası döviz biraz aşağı indi. Aslında daha da aşağı gelmesi hesaplanıyordu ama olmadı. 

Yüksek faiz artırımı ekonomiyi durağan hale getirecek. Üretim duracak, işsizlik artacak. Ekonomistlerin görüşü böyle. 

Benim merak ettiğim şeye gelince...

"Madem sonunda bu karar alınacaktı zamanında yapılsaydı da ağır bedel ödenmeseydi olmaz mıydı?"

Bir de hediye uçak meselesi var. Katar Şeyhi'nin 400 milyon dolar değerinde uçağı karşılıksız verdiği söylendi. Ama bu pek inandırıcı bulunmadı. 

Açıklanan gerçek olsa bile Türkiye'nin başındaki kişinin hediye olarak bu tarz bir şeyi kabul etmesi doğru değil. Böyle bir durum 3. dünya, Afrika ve demokrasi olmayan ülkelerde olabilir lakin Türkiye gibi bir ülkede olamaz. 

Bunca derdin, yanlışın üstüne böylesine yeni yanlışlar nasıl eklenebiliyor doğrusu anlamak zor. Vatandaşlar ceblerini yakan ateşi her geçen gün daha yoğun hissederken lükse, şatafata giren uygulamalara ses çıkarmamak mantıklı değil. Hele şu devlet kurumlarındaki araç, harcama gideri, kira gibi savurganlıklar akla ziyan. Bana kalsa Genel Müdürler dahil herkesin altından araçları alır satarım. Bakanların kullanımındaki araçları orta lükse kaydırır, Türkiye'de üretilenlerden seçerdim.

Bu eksende dövizle sözleşme ve kira yasağı getirilmesini desteklediğimi belirtmek isterim. Ama devlet de dövizle yaptığı anlaşmaları liraya çevirirse daha inandırıcı ve sağlıklı olur. 

Sevgiyle kalın...