Dış politika süreklilik ve bütünlük ister. 40 yıldır PKK sorununu çözemememizin en büyük nedenlerinden biri bu konuyu dış politikamızın ana ekseni haline getirip tüm dikkatimizi, gücümüzü ve planlamalarımızı hatta ekonomik ve ikili ilişkilerimizi bu sorunu çözmek için harcamadığımızdan kaynaklanıyor.

Örneğin Fırat Kalkanı harekatında hükümet referandum öncesi ne dedi? El-Bab’dan sonra hedef Membiç dedi. Peki ne oldu? ABD’lilerin istediği gibi İşid’in elinden El-Bab’ı aldık sonra ise geri çekildik. Yedi ayda 71 şehit verdiğimiz hareketta ÖSO önde, TSK arkada kendimizi kullandırdık. Hem de tam ABD’nin istediği şekilde. PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi hani kırmızı çizgi idi? Ne oldu peki? Hepsi maalesef havada kaldı.

Geldiğimiz nokta ise; Barzani bağımsızlık için çalışır, Kerkük’e Kürdistan bayrağı dikilir, Bağdat yönetimi, Musul’un büyük kısmını İran destekli Şii milisleri Haşdi Şabi ile geri alır (bu durum ABD ve Rusya tarafından da desteklenmiştir), 43 Şii aşiretten oluşan aynı milis gücü Irak-Başika’da bulunan Türk askerlerine karşı savaşa hazırız bile dediler.   

Kısaca ABD, tek askerini dahi riske sokmadan, TSK, ÖSO, Haşdi Şabi, PYD, YPG, SGD, Irak Ordusu ve Kürdistan Yönetimi peşmergeleri ile birlikte İŞİD’i bölgeden temizleyip, alanı kurulacak olan büyük Kürdistan için uygun hale getiriyor. Önce istikrarsızlık yarat, sonra iç savaş çıkart, ülkeyi böl ve istediğin gibi şekillendir. Yani İŞİD’i kuran ve organize bir şekilde yöneten güçler (Mossad ve CIA) tam da istedikleri gibi senaryonun ikinci kısmında bölgedeki Kürtler için etnik temizlik (Yezidi, Türkmen ve Araplara yönelik) gerçekleştiriyorlar. Bağdat yönetiminin isteği üzerine de bir tek Şii Türkmen ve Kürtlere dokunmadılar. Yani AKP dönemi Oratadoğu’da bize figüran kadrosunda piyon olmaktan başka bir rol düşmemiştir.

Gelelim RTE’nin, ABD gezisi öncesi son günlerde yaşananlara:

  1. ABD ve Rusya, YPG, PYD, SDG, yani PKK’ nın, Suriye’deki rolü konusunda anlaşmış durumdalar. Zaten, Kilis ve Reyhanlı arasındaki sınırımızın hemen yanıbaşında ki PYD kontrolündeki Afrin’de Rus birlikleri bulunmaktadır. Esad’da bu durumdan çok memnundur. Zaten iç savaşın başından itibaren Suriye’deki Kürtler ve Esad yönetimi gizli bir ittifak içindeler. ABD’lilere bu gerçek iyi hatırlatılmalıdır. Bu arada en son Şırnak (Bestler&Dereler) bölgesindeki operasyonlarda Rus menşeli SA-16 tipi hava savunma füzesi ele geçirilmiştir.

  2. 2015 yılındaki seçim öncesi, Kürt seçmenlere şirin gözükmek için Barzani’nin peşmergelerini, Urfa Suruç’dan geçirip YPG ile birlikte İşid’e karşı savaşmaya göndermekle en büyük hatayı yaptık. RTE Barzani’yi kollarken aslında düşmana ne kadar büyük bir mevzi açtığının farkında bile değildi.

  3. Trump, İsrail’in seçtirdiği, Neo-conların istediği tarzda ve petrol&silah lobilerinin rahatça kullanabileceği, Reagan, Bush (baba&oğul) çizgisinden gelen birisidir. Bunlar görüntüde başkanlık yapan cumhuriyetçi tiplerdir. Arkalarında ise ABD’deki WASP (White, Anglo&Sakson, Protestan) ve siyonistlerden oluşan Pentagon’da, CIA’de, FBI’da konuşlanmış çok derin ve güçlü bir yapı vardır. ABD’yi asıl idare eden güç bunlardır.

  4. Nitekim, Trump öncesi Obama yönetiminin de Suriye planı aynen bunları uygulamaktı. O yüzden,  Trump denilen kuklanın ana unsuru YPG olan SDG’yi (Suriye Demokratik Güçleri), Rakka’yı alsınlar diye ağır silahlarla donatmayı öngören kararnameyi imzalaması çok önceden (İşid’in kurulup, güçlendirilip, Irak ve Suriye’de yaptıklarına aynen göz yumulması gibi) zaten planlanmıştı.

  5. Trump, kendi ekibinin Rusya bağlantılarını araştıran FBI Direktörü James Comey’i görevden alır ve aynı akşam beyaz saray da, oval ofiste Rus Diş İşleri Bakanı ve Rusya’nın Waşhington Büyükelçisi ile birlikte çok samimi pozlar (tam da ABD’li petrol devlerinin, Ruslarla ortak yeni projelere başlaması öncesi) verir. İşte Suriye’de neden ortak hareket ettiklerini anlayın.

  6. Peki Trump, bu kararnameyi ne zaman imzaladı. RTE’nin talimati ile Washington’a giden, Akar, Fidan ve Kalın’ın, Trump’un Ulusal Güvenlik danışmanlarıyla görüşmesinden hemen sonra. Üst düzey görevlilerin muhatapları benim bildiğim aynı olur. Bizimkilerin karşılarına ise danışmanlar oturuyor. Bravo aferin size. (Bu arada kalın, yeni dönemde AKP Kongresi sonrası Dış İşleri Bakanı olacak)

  7. Bizim bu üçlünün yanlarında götürdükleri planda Rakka’yı, ÖSO’nun alması vardı. ABD, Esad yönetimi ve Rusya, Suriye’de Türkiye’nin tetikçisi konumundaki ÖSO’dan hiç haz etmiyorlar. Hatta, Türkiye’nin, ÖSO’yu ön plana sürerek Suriye’de alan hakimiyeti kazanmasını hiç istemiyorlar. (Nedeni ise büyük Kürdistan’a giden yolda engel olarak görmeleridir.)

  8. Rakka, İşid’in kalesi ve başkentidir. Tüm şehir bubi tuzakları, hendekler, mayınlar ile donatılmış durumda. Siviller ve özellikle İşid’li teröristlerin aileleri şehir dışına çıkartıldı. ABD, Rusya ve hatta Esad yönetimi çok yoğun bir hava bombardımanı yapacaktır. SDG ise çok az risk kalınca Rakka’ya girecektir. Yani aslında TSK olarak biz direk işin içinde olmayı teklif edebiliriz. Hiç ÖSO’yu gündeme getirmeye gerek yoktu. Hatta El-Bab sonrası, çekileceğimize daha da büyük bir gücü bölgeye yığmalı ve kararlılığımızı göstermeliydik.

  9. Daha da önemlisi, Rakka yolunda bulunan Tel Abyad ile Rakka’ya 40 km uzaklıktaki Tabka’yı almalıydık. Böylece ABD, Rusya ve Esad’ın tüm planları bozulmuş olacaktı. (Tabii böyle bir harekatı Rte yapamazdı o da ayrı bir husus)

  10. PKK’nın kamplarının bulunduğu Irak Sincar’ı ve Suriye’de YPG kamplarının bulunduğu Karakoç’ u hava harekatı ile vurmamız tam da Rakka öncesi, ABD’ nin, Türkiye’nin ÖSO merkezli Rakka Planı’nı red etmesi için ellerine verilen çok büyük bir koz olmuştur. Bu olayı birde bu açıdan değerlendirmek gerek. Böylece nasıl bir tezgahın içine düştüğümüz daha net anlaşılır.    

  11. Rakka, İşid’den geri alındıktan sonra sıra İşid’ın elindeki diğer Suriye ve Irak toprakları olacaktır. Rakka dahil buralar Arap bölgesi olarak tasarlanmıştır. Yani Suriye’nin kuzeyinde kurulacak olan Kürt Bölgesel Yönetimi’ne, Rakka dahil edilmeyecektir. Esad ile yapılan antlaşmada bu şekildedir. Rusya için ise malum, Esad yönetimi stratejik ortak konumunda. Yani planın direk olumsuz etkilediği tek ülke Türkiye’ dir.

  12. Hep söylüyorum, 1 Mart 2003 yılındaki tezkereyi geçirseydik. Irak’ın kuzeyinde bir Kürt yönetimi kurulmayacak ve Talabani Irak Cumhurbaşkanı seçilmeyecek ve PKK Irak’ın Kuzeyinde kontrolsüz bir şekilde rahat hareket edemeyecekti.   

  13. ABD’nin, YPG’ye verdiği silahlardan bir tanesi de FGM 148 Javelin isimli ısıya duyarlı 4,5 km lik menzile sahip anti tank füzesidir. Aynı zamanda alçaktan uçan helikopterlere karşı da kullanılabilen bir silahdır.  Rte’nin elindeki dosya da, PKK’ nın Irak ve Suriye’de ele geçirip, TSK’ya karşı kullandığı silahların envanteri de var. Dolayısı ile YPG ile SDG’ye verilecek her silah Türk askerine karşı da kullanılacaktır. ABD’lilere bunun sonuçlarının çok ağır olacağı söylenmelidir.

  14. İsrail, daha 10 gün önce bağımsız bir Kürdistan’ın, Kürtlerin doğal hakkı olduğunu söylemiştir. Trump’un damadı, Jared Kushner, Ortadoğu başdanışmanı olarak, YPG’yi ziyaret etmiştir. 2016 yılı Şubat ayında Kamışlı’da ki tarımsal sulama için kullanılan bir havalaanı, ABD’li askerler ve mühendisler tarafından savaş ve kargo uçaklarının inebileceği bir hale getirilmiş ve açılışı da YPG liler ile birlikte yapılmıştır. Amaç ise İncirliği by-pass etmek ve kontrolsüzce PKK’nın silahlandırılmasıdır.

Son olarak, yıllardır söylüyorum: PKK’yı canlı tutan asıl motive kaynağı Büyük Kürdistan fikridir. Bu planın arkasında İsrail vardır. İsrail bölgede kendisine jandarmalık yapacak Arap olmayan ve Türkiye ile İran’ın etkisini azaltacak bir yapı istemektedir. İki Arap sosyalist BAAS yönetimi bu yüzden parçalanmıştır. Bu nedenlerle hem Suriye hem de Irak’ın kuzeyinde Türkmenlerin yoğunlukta olduğu bölgelerde veya kanton şeklinde iki farklı Bölgesel Türkmen Yönetimi kurdurmalıyız. Mega proje böyle olur. Milli dava böyle olur. Bunu da AKP yapamaz. Neden yapamayacağını da herkes iyi biliyor.