1838 Osmanlı-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması ile ülkemizde kapitalist sistemin temelleri atılmaya başlanmıştır. Bu ve diğer benzeri anlaşmalar, Osmanlı iç ve dış ticaretinde yabancılar ve gayr-i müslimler lehine önemli ayrıcalıklar sağlamış ve merkezi otoritenin ülke yararına tutarlı ve etkin politikalar oluşturmasını engellemiştir.

Örneğin ihracat vergisi (% 12), ithalat vergisinden (% 5) daha yüksek tutularak ithalat özendirilmiştir. Hem de merkantalizm çağında. Böylece, ülkemizin sanayileşme ve teknolojik gelişimi engellenmiştir. Birde üzerine yarı sömürgeleşme demek olan kapitülasyonları ekleyin.

1856’ da ise tahvil ihraç ederek borçlandık ve o paraları lüks saraylara veya borçların faizlerine verdik. Sonra da gelsin 1881’de Duyun-u Umumiye. Ciddi bir utanç kaynağı. Bu arada, 1867’de yabancılara tanınan mülkiyet hakkı ile artan bir doğrudan yabancı sermaye yatırımları var. Kimilerinin beğenmediği İttihatçılar ise hem de müttefik Almanya’nın sert uyarılarına rağmen 1914’de kapitülasyonları kaldırana kadar ülke de oluşan sermaye veya yatırım hep yabancıların veya geyr-i Müslümlerin elindeydi. Milli olan tek değer cephelerde kaybettiğimiz Türk askerleri idi. Ölen Türk, zenginleşen yabancılar veya gayr-i müslimler. Yatırım iklimine çok ters gelen adalet mekanizmasındaki aksaklıklar, bürokratik zorluklar, yolsuzluk ve rüşvet olmadan iş yapamama v.b nedenleri hiç saymıyorum.

Gelelim asıl konumuza; örneklerle kim nasıl devlet eliyle zengin olmuş bir bakalım. Çok şaşıracaksınız…

İthalat beş misli artarken, ihracatın ancak 2 kat artması nedeniyle oluşan ödemeler dengesi açığı Osmanlı’nın bütün altın, gümüş ve bakır stoğunu eritmişti. Galata bankerlerinden borç senetleri alınarak ticaret sürdürülüyordu. İşte bu bankerlere 1847 yılında (Bank-ı Dersaadet) Osmanlı Bankası kurduruldu ve banka Osmanlı’nın dış borç ödemelerini üstlendi.  

23 Eylül 1856’da İngilizler, 130 km’lik demiryolu işini aldılar. 50 yıllık işletme karşılığında. Ayrıca hattın her iki yönüne 30’ar km’lik isterse karayolu yapma hakkı ve 50 km’lik (iki tarafa doğru toplamda 100 km) kömür madenlerini işletme hakkı da cabası.

1857’de kurulan Manchester Pamuk alım birliği (MCSA) ve 1863’de kurulan Osmanlı Pamuk şirketi (Ottoman Cotton Co. Ltd) Batı Anadolu’da halka bedava pamuk tohumu dağıttı, çiftçilere pamuk ektirip ucuza o pamukları toplattılar. 1857 tarihli Arazi Kanunu’ndan da faydalanarak geniş topraklar satın aldılar ve büyük çiftlikler ve çırçır fabrikaları kurdular. Üretim İngiliz dokuma sanayine gitti. O kumaşları da 10 kat pahalıya aldık.

Rumeli demiryollarının yapımı ve işletme imtiyazı 1867 yılından itibaren 99 yıl süreyle Avusturya’lı Baron Hisrch’e verildi. Harcanan para 2 milyar 800 milyon Fransız Frangı. Baronun kazandığı para ise 350 milyon Frank. Para bizden, yapım ve işletme Avusturyalıdan. En son borç dilimini de 1954’de ödeyebildik.

1891 yılı Mayıs ayında gemi mühendisi Rum Yanko Yonnidis’in başını çektiği birkaç gayr-i müslime, kömür madeni işletme izni verildi. Zonguldak’a liman ve demiryolu yapma izni sağlayan padişah fermanı çıkarıldı. Aynı şahsa, 1856 yılında toz kömürün % 10’unu bahriyeye verme kaydıyla üretimin yüzde 90’nını serbestçe satma hakkı verildi. 1908 yılında kötü çalışma koşulları nedeni ile Türk işçileri greve gidince Fransız ortaklarının isteği üzerine işçilerin üzerine asker gönderildi.

Alman imparatoru 2. Wilheim’in, 1889’da İstanbul ziyareti sonrası, Anadolu demiryollarının işletme ve imtiyaz hakkından sonra Bağdat hattının yapımı işe ve Haydarpaşa Liman imtiyazı da Almanlara verildi.

1907 yılında İngilizlerin kurduğu The Oriental Carpet Manufacturer adlı şirkete; İzmir, Kula, Gördeş, Simav ve Milas’ta halı dokuma tesisleri kurma ve satış izni verildi. Toplam çalışan sayısı 15 bin. Bu şirketin köy köy dolaşıp çok ucuza halı topladığı ve fahiş fiyatlarla Avrupa’da sattığı bilinmektedir.

1909 yılında tramvay, demiryolları, liman, maden, reji, otel, vapur işletmelerinde çalışan işçiler greve gidince, yabancılar diplomatları ile birlikte hemen saraya baskın yaptılar. Sonucunda 9 Ağustos 1909’da “Tatil-i Eşgal” kanunu yayınlandı. Sözkonusu alanlarda sendika kurmak yasaklandı, kurulanlar geçersiz sayıldı ve  grevlere karşı güç kullanma yetkisi hükümete verildi.

1914 yılında ülke içi toplam sermayenin % 15’i Türklerin, % 85’i ise azınlıklar ve yabancıların elindeydi. 1911 yılında Osmanlı limanlarında yapılan yükleme&boşaltma işlemlerinin % 90’ı yabancı veya azınlıkların sahibi olduğu gemilere aitti. 1915’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda inşaa edilen 6107 km’lik demiryolunun, 4037 km’si yabancılar veya azınlıklarca yapılmış veya işletilmiştir.1889-1909 yabancı demiryolu şirketlerinin kar toplamları 26 milyon, Osmanlı hükümetinin bunlara yaptığı km garantisi ödemeler ise 10 milyon sterlini (günümüzdeki köprü, havaalanı gibi YİD projelerine ne kadar benziyor değil mi) bulmuştu. Bir başka örnek; 1913 yılı itibari ile Osmanlı devletindeki tüm İngiliz yatırımları ve resmi kaynaklı borç tutarı 25 milyon sterlindi.

(Devam edecek)..